Cesaret Yoksa Esaret Vardır…

23 Temmuz 2011
Bir Hint masalına göre, kedi korkusundan devamlı endişe içinde yaşayan bir fare vardır. Büyücünün biri fareye acır ve onu bir kediye dönüştürür. Fare, kedi olmaktan son derece mutlu olacağı yerde bu kez de köpekten korkmaya başlar. Büyücü bu kez onu bir kaplana dönüştürür. Kaplan olan fare, sevineceği yerde avcıdan korkmaya başlar. Büyücü bakar ki, ne yaparsa yapsın farenin korkusunu yenmeye imkân yok. Onu eski haline döndürür.

 

Ve der ki;
“Sen cesaretsiz ve korkak birisin. Sende sadece bir farenin yüreği var. O yüzden ben sana yardım edemem.”

 

Shakspeare, bu konuda şöyle diyor;
“İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için sevmekten korkuyor.
Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için,
Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için,
Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğin kıymetini bilmediği için,
Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi bir şey vermediği için,
Ve
Ölmekten korkuyor, aslında yaşamayı bilmediği için…”

Karınca Cesareti Ve Timurlenk

05 Temmuz 2011
Günlük yaşamımızda; bazen başarısızlıklarla karşılaşabiliyoruz. Yılgınlığa kapılıyor ve sanki her şey sona ermiş gibi bir moda girebiliyoruz. İşte böylesi anlarda da mutlaka bir çıkış olabileceğini anlayabilmek güç gelebilir. İşte böylesi bir çıkışın öyküsünü sizlerle paylaşmak istiyorum.
 
Timur savaşta yenilmiş ve savaş alanından uzak bir köye kaçmış ve oraya saklanmaya başlamış. O kadar korkmuş ki bir ahıra samanlıkların altına gizlenmiş. Samanları ve hayvan pisliklerini üstüne çekerek kendini kamufle etmeye çalışıyormuş. Dışarıdan düşman atlıların sesleri gelmektedir. Timur olduğu yerden tir titremektedir. Ancak Timur korkusunu yenebilmek için üstüne daha çok hayvan pisliği çekmektedir. Hayvan pisliklerinin altına saklanarak korkusunu bastırmaya çalışmaktadır.
 
Sadece gözleriyle olanları samanların arasından izlemektedir. Yenilginin korkusu ve kaygısı onu bu duruma düşürmüştür. Bir daha savaşa giremeyecek bir yılgınlık, korku içini kaplamıştır. Bu korku adeta dizlerinin bağını çözmüştür…
 
Samanların arasında dışarıyı gözlemlediği sırada ahırın penceresinden sızan ışığın altında küçük bir karıncayı fark etmiş. Karınca, samanlıkta bulduğu küçük bir arpa tanesini ağzına alıp duvara tırmanmaya çabalıyormuş. İlk çabası daha işin başındayken boşa çıkmış. Sonra tekrar denemiş ve duvarı yarılamışken tekrar aşağı yuvarlanmış ağzındaki arpayla birlikte. Kimi zaman duvarın daha altındayken, kimi zaman da duvarın ortasındayken kimi zamanda tam duvarın sonuna vardığı bir anda aşağı düşüyormuş. Ama karınca her defasında bir daha deniyormuş. Yılmadan ve kararlıkla. Sabırla… Timur tam yetmiş üç denemeyi saymış ve nihayet karınca kendini duvarın öte tarafına atmayı başarmış.
 
İşte o an Timur samanlıkların altından haykırarak kalkmış ve avazı çıktığı kadar bağırmış. “Heeeeeeeeeeeeytttttt.” Kendini dışarı atarak tekrar yeniden savaşmaya başlamış. Bu gören askerler cesaretlenerek savaşı kazanmışlar. Ardındandır ki Timurlenk özürlü bacağına rağmen dünyayı fethe kalkmıştır. Timurlenk başarısını bir karıncanın cesaretini modelleyerek almıştır.
 
Bizler korkumuzun esiri olmak istemiyorsak onun üstüne gitmeye başlamalıyız. Bizler aslında karınca adamlarız. Ancak bunun farkına bazen varamayabiliyoruz. Bizleri ağustos böceklerinden ayıran en önemli unsur nereye gitmemiz gerektiğini iyi biliyor ve oraya doğru kararlıkla gidiyor olmamızdır.
 
Daha kararlı bir irade hedefinizi yakına çevirebilecektir.
 
Sevgi ile kalınız…
Abdullah TOPAL
Psikolog – Hipnoterapist

Büyük Düşünün

01 Temmuz 2011

Her şey bir düşünce ile başlar, bu yüzden büyük düşünün. yaşam kendi düşüncelerimizi bize geri yansıtır. Düşünce, bir aynadır. Düşünceler gerçekten kendilerine özgü bir varoluşa sahiptirler. Kocaman bir ağaç bile bir tohumla başlar yaşama. Hayat düşüncede başlar.

Bizler sürekli düşünürüz. Sonra düşüncelerimiz davranışlarımızı etkiler. Davranışlar zamanla alışkanlığa dönüşür. Alışkanlıklarda karakterimizi belirler. Karakterimiz ise kaderimizin akışını belirleyen en önemli nedendir. Sonuçta nasıl düşünüyorsak kaderimizi bu şekilde biçimlendiriyoruz.

Büyük sonuçlar almak istiyorsanız büyük düşünmelisiniz. Kader koyduğumuz büyük hedefler ile şekillenir. Büyük düşünürseniz sergileyeceğiniz davranışlar ve bu davranışınızla üreteceğiniz sonuçlarda büyüyecektir. Büyük düşüncenin büyüklüğü davranışlarımızı değiştirmesinden bellidir. Eğer düşüncelerimiz davranışlarımızdan okunuyorsa sahip olduğumuz düşüncenin hayatımızı değiştirmesini bekleyebiliriz.

İki öğrenci 1998 yılında garajda kurulan şirketle, küresel internet ağındaki ve dünyadaki bilgi selini organize etmek gibi büyük bir hedefle yola çıktılar.

İki öğrencinin garajda kurdukları şirket,7 sene içinde dünyanın en köklü firmalarını geride bırakarak 71 milyar dolarlık bir değere ulaştı. Şuan sekiz milyardan fazla internet sayfası üzerinde arama yapmaya imkan tanıyan gelişmiş sistemiyle, internetin en başarılı arama motoru olan GOOGLE, sadece 7 yıldır faaliyet göstermesine rağmen, modern çağın en köklü firmalarından bile daha değerli hale geldi.

Dünya’nın en değerli 3 şirketi durumuna geldi. Yaklaşık 2 bin kişinin çalıştığı google halka açık bir şirket. GOOGLE’nin sürekli kullanıcı sayısının75milyonun üzerinde olduğu belirtiliyor. Her sürekli kullanıcı sayısının %25 oranında arttıran google’ı kullananların toplam sayısının 100 milyonun üzerinde olduğu tahmin ediliyor. Büyük düşünülerek çıkılan bir hedef ve büyük sonuçlar…

Büyük düşünün, kendinizi aciz görmeyin, cesaretli olun. Dünyada nice kabiliyetli insanlar var ki cesaretleri olmadığı için sıradan bir insan olarak yaşamakta ve kalabalıklarda kaybolup gitmektedirler. Sizde yapa bilirsiniz. Ama büyük düşünmek ve BEDELİNİ ÖDEMEK ŞARTIYLA… Unutmayın hiç kimse başarı merdivenlerinde elleri cebinde tırmanmamıştır.

Cemal KONDU


Endişe…

28 Haziran 2011
Çevrenizde mutlaka vardır. Sürekli endişeli olan insanlar. Ne korkunç değil mi? Daha kötü bir olay olmadan sanki olmuş gibi mutsuz olmak. Bunun sonu yok ki. İnsan her an endişe duyacak bir şeyler bulabilir. Sen iste yeter ki beynin, sana istemediğin kadar endişe üretebilir.
 
“Kendi başına iyi ya da kötü olan bir şey yoktur, bunu düşüncelerimiz yapar.”
William SHAKESPEARE

 

Düşüncelerimiz pozitif olursa beynimiz güzel şeyler üretir. Peki, tehlikeleri hiç düşünmezsek onlara karşı nasıl hazırlıklı olabiliriz. Bu çok doğru işte. Her türlü olaya karşı A ve B planlarımız olmalı. Her türlü aksiliğe karşı tetikte olmalıyız ama bu sürekli endişe içinde yaşamamız anlamına gelmemeli. Tedbirlerimizi aldıktan sonra hayatı korkmadan cesurca yaşamalıyız.  Sanıyor musunuz ki çok cesur insanlar hiç korkmaz. İnanın ki çok korkarlar ama onların korkuyla vakit geçirecek zamanları yoktur. Varmak istedikleri hedefleri vardır.
 
“Cesaret korkunun yokluğu değildir, başka bir şeyin korkudan daha önemli olduğu kanısıdır.”
Ambrose REDMOON

 

Hastalık boyutundaki endişeyi tıp doktorlarına bırakıyorum. Ben sadece küçük endişelerle hayatı kendine zehir edenler için aman dikkat diyorum. Hayatı doya doya yaşamak varken neden endişe içinde yaşayalım. Endişelendiğimiz olay ya hiç olmazsa…
 
“Hayatımda çok felaket acısı çektim. Çoğu hiç bir zaman gerçekleşmedi.”
Mark TWAIN

 

Yazan: Tülay Bilin

Cesaret Nedir?

22 Haziran 2011

Cesaret, tehlikeli yollarda hareket etmektir. Hayat tehlikelidir ve sadece korkaklar tehlikeden kaçınır. Ama onlar zaten ölüdür. Yaşayan bir insan, gerçekten yaşayan bir insan, her zaman bilinmeyene doğru gider. Tehlike vardır, ama o bu riski alır. Kalp her zaman risk almaya hazırdır, kalp kumarbazdır. Kafa ise bir işadamıdır. Kafa her zaman hesaplar, çok kurnazdır. Kalp hesapçı değildir.

Cesaret anlamına gelen İngilizce “courage” çok güzel ve ilginç bir sözcüktür. Kalp üzerinden yaşamak, anlamı keşfetmektir. Bir şair kalbiyle yaşar ve zamanla kalbi üzerinden bilinmeyenin seslerini dinlemeye başlar. Kafa dinleyemez; o bilinmeyenden çok uzaktadır. Kafa bilinenlerle doludur.

Zihnin nedir? O bildiğin her şeydir. O geçmiştir, ölmüş olan ve geride kalan şeylerdir. Zihin, biriktirilmiş geçmişten başka bir şey değildir, hafızadır. Kalp ise gelecektir; kalp her zaman umuttur; kalp her zaman gelecekte bir yerdedir. Kafa geçmişi düşünür, kalp geleceği hayal eder.

Gelecek henüz gelmemiştir. Gelecek henüz oluşmamıştır. Gelecek henüz sadece bir olasılıktır; gelecektir, gelmeye başladı bile. Yaşanan her anda, gelecek şimdiki zamana dönüşürken, yaşadığımız an ise geçmiş oluyor. Geçmişte hiçbir olasılık yoktur, hepsi kullanılmıştır. Onu yaşayıp geçmişsindir, o artık tükenmiştir, ölmüştür, mezar gibidir. Gelecek tohum gibidir; o yaklaşıyor, sürekli geliyor, sürekli ulaşıyor ve yaşadığımız an ile buluşuyor. Sen her zaman hareket halindesin. İçinde bulunduğumuz an, geleceğe doğru yapılan bir hareketten başka bir şey değildir. Senin zaten atmış olduğun bir adımdır; geleceğe doğru attığın bir adım.

Dünyadaki herkes doğru olmak ister. Çünkü doğru olmak o kadar büyük bir keyif ve coşku getirir ki, insan neden sahte olsun? Biraz daha derin bir kavrayış için cesaretinin olması gerekir. Neden korkuyorsun? Dünya sana ne yapabilir? İnsanlar sana gülebilir; bu onlara iyi gelir. Gülmek her zaman bir ilaçtır, sağlıklıdır. İnsanlar deli olduğunu düşünebilir. Onların seni deli olarak görmesi senin deli olduğun anlamına gelmez.

Eğer sevinçlerin, gözyaşların, dansın hakkında samimiysen, er ya da geç seni anlayacak insanlar ortaya çıkar ve senin kervanına katılırlar. Benim sorumluluğum kendi kalbimedir; dünyadaki başka kimseye değil. Senin sorumluluğun da, sadece kendi varlığınadır. Onun karşısında yer alma; çünkü ona karşı çıkmak intihar etmek, kendini yok etmek anlamına gelir. Zaten ne kazanacaksın? İnsanlar sana saygı duysa, senin saygın, onurlu, aklı başında bir insan olduğunu düşünse bile, bunlar senin varlığını besleyemez. Yaşama ve onun muhteşem güzelliklerine dair bir şeyler kavramana yol açmaz. Senin tek amacın, ölüm bedenini ve zihnini yok ettiği zaman, yanında götürebileceğin nitelikleri koruyup kollamak olmalı. Çünkü bu nitelikler senin tek dostun olacak. Gerçek değerler sadece onlardır ve sadece onları bulan insanlar yaşar; diğerleriyse yaşıyormuş gibi yapar.

(Alıntıdır.)